Kadınlar artık iş hayatında daha aktif , farklı mesleklerde kadınları görüyoruz ve kariyer basamaklarında zirveye çıkmış kadın örnekleri her geçen gün artıyor. Bu, kadınlar ve toplum için güzel gelişmeler.Bu gelişmenin adeta marşı gibi olan ‘çocuk da yaparım kariyer de ‘şarkısı, kadınların bu konuda özgürleşmelerinin sloganı oldu.
Peki çalışan kadının, çocuğunun özel durumu var ise , anne ne yapacak? Çocuğunun durumuyla iş hayatını nasıl düzenleyecek?
Bu , içinde çok farklı sorunları içeren ve pek de konuşulmayan çok önemli bir konu.
Kızım yaklaşık 1.5 yaşında iken işe başlamıştım ve başladığım Fransız firmasında eğitim için bir süreliğine Çin’in Shenzhen kentine gitmiştim. Bu esnada, bir doktor ziyaretinde ortaya çıkan durumu Çin’de iken öğrendim. Eğitimi kısa keserek döndüm ve sonrasında hemen terapiler , eğitimler derken hayatımızda yeni bir dönem başladı.
Evden çalıştığım ve iyi bir yardımcım olduğu için çalışmaya devam ettim. İlk aylarda birden artan temposu, sürekli terapilere gitmek , bir yandan işimi telefon üzerinden yürütmek- ki o zaman akıllı telefonlar yoktu- mesajlarımı takip etmek ve günlük rutinini oluşturmak çok zorlayıcı oldu. Zamanla yarışılan bir iş yapıyordum ve bu dönemde çocuğumun eğitimlerinde bulunmam ve durumunu takip etmem, evde yapılması gerekenleri öğrenmem gerekiyordu. Neticede bu eğitimlerin esas amacı çocukla en çok zaman geçiren anne-babaya ve yardım eden diğer kişilere ,onun gelişimini günlük hayatında sağlamaları için gerekli bilgileri vermekti.
Oldukça yoğun bir terapi programına başladık. Özel eğitim,duyu bütünleme,konuşma terapisi ,yüzme, ata binme, refleksoloji gibi terapi ve destekleyici programlar ve 1 yaşından itibaren anaokulu, sonra ilkokul. Bu terapilerin hepsi özel yerlerde ve uzman kişilerce veriliyordu. Bu açıdan bu dönemin dolu geçmiş olması onun gelişimine çok fayda sağladı. Yoğun eğitim çok önemli, erken yaşta başlamak çocuğun gelişime katkısı çok.
Bu eğitimlerin büyü kbir kısmı dediğim gibi özel yerlerde veriliyor, devlet raporu geçmiyordu. Dolayısı ile eğitimlerin masraflarını karşılamak için , benim de çalışmam gerekiyordu. İyi bir eğitimin bedeli var, ya bu eğitimi çalışarak karşılayacağız ya da eğitimler eksik kalacak. İkincisini düşünmek ihtimal bile değil. Bir tane çocuğumuz var, ve durumu neyi gerektiriyor ise yapacağız.
Bu esnada benim seyahatlerim de çıkıyor, bazen kısa bazen uzun, yurtdışına gitmek durumundayım. Bazı arkadaşlarım ‘oh ne güzel yabancı ülkelere gidiyorsun’ diye imreniyorlar ama benim için çocuğumu bırakmak, onun düzeninin devam etmesini ben yokken sağlamak, gittiğim yerlerdeki yoğun tempo aslında hiç de imrenilecek bir durum değildi.
Bu seyahatlerimden birinde, Hong Kong’da fuara gitmiştim. Sevdiğim bir yer,dünyanın öteki ucunda değişik bir kültür. Fuar ,dünyanın dört köşesinden Çin’e mal almaya gelmiş insanlarla dolu. Burası farklı bir dünya, Türkiye’de yaşadıklarımdan çok farklı , oraya gidince farklı bir gerçekliğe giriyorum. O dönemde sigara içiyordum.Sigara molası için fuar alanından çıktım ve benim gibi tiryakiler grubunun arasında girdim. Ayakta sigaramı içerken, değişik kıyafetli, Hintli gibi bir adam bana yaklaştı ve bir şeyler anlatmaya başladı. Şimdi ilk söylediklerini hatırlamıyorum ama bana bedenen burada olduğumu ama kafamın başka yerde olduğunu söyledi. Bunu duyunca ben çok etkilendim, beni canevimden vurmuştu. Evet bedenen oradayım ama kafam Türkiye’de, evdeydi. Çok dokunaklı bir şeyler daha söyledi, sonra mükemmel olmaya çalışma, unutma sadece Tanrı mükemmeldir dedi, bir şeyler daha söyleyecekti fakat ben o kadar kötü oldum ki orada ağlayacağım, fuara geri dönemeyeceğim.. Gitmem gerek diyerek adamdan uzaklaştım. Bana söyleyeceği daha başka şeyleri duymaya hazır değildim...Türkiye’de bambaşka bir gerçeklik yaşarken buradaki farklı hayat, bunu sürdürmek derinden etikiliyordu, adeta ruhum bir kağıt gibi ortadan ikiye yırtılıyordu. Ve bunun hiç tanımadığım biri tarafında yüzüme vurulması beni çok etkiledi.
Bu işi 6 sene sürdürdüm. Arada ayrılmayı düşündüğüm zamanlar oldu ama terapistlerin de önerisi anneyi kaybetmememiz lazım diyerek devam etmem şeklinde oldu. Çalışma hayatında annenin nefes alması çok önemliydi. Bu doğru bir öneri, benim işimi sevmem, hem Türkiye’deki hem de yabancı müşterilerimle muhabbetlerim,farklı insanlarla tanışmak, satışların iyi gitmesi, özellikle sürecin ilk günlerinde beni besleyen bir şeydi, psikolojik olarak yaşadıklarım beni aşağı çekerken, işimle yukarı çıkabildim.
Zaman içinde kızımın yoğun eğitim programı, işimin artan hacmi beni bir karar vermeye zorladı. Begüm 1. Sınıfta çok zorlanmıştı ve onun her gün okuldaki yaşantısının stresi beni çok etkiliyordu. Tam olarak konuşmayan bir çocuk, okulda onunla kalan yardımcımız var ama ben endişelerle doluyum.Ya kaybolursa, ya birinin peşine takılıp giderse... Gittiğim önemli bir iş toplantısında, sürekli okuldan ve Rehberlik Araştırma Merkezinden ve yardımcım tarafından aranmam ile motivasyonum kırılmaya başladı. Sonrasında yaptığım bir iş seyahatinde de ayrılma kararımı verdim. Bu önemli dönemde çocuğuma vakit ayırmam gerekiyordu ve iş tempom buna izin vermiyordu.
Kararımı verdim ve bu şekilde işimi bıraktım,ayrılalı 3 seneden fazla oldu. Bıraktıktan sonra tam zamanlı gölge anne olarak kızımla heryere beraber gitmeye başladık. Açıkçası, onunla daha çok vakit geçirmek gelişimine ve ilişkimize çok iyi geldi. Buradan çalışan annelerin kötü hissetmesini asla arzu etmem, çalışmak anneye çok iyi geliyor, önemli olan uygun bir tempoyu sağlayabilmek. Ben, yaptığım iş ile bu tempoda devam edemezdim, nitekim, sağlığım da yükselen tansiyonum ile acil durmam gerektiği sinyallerini verdi.
Çalışmak, özel durumlu çocuğu olan annenin hem çocuğuna iyi bir eğitim sağlamak hem de annenin kendi psikolojisi için gerekli .Özel terapi merkezleri, uzman doktorlar, spor, sanat terapileri, ilaçlar, eğitim malzemeleri derken çocuk için gerekli her şey özellikle büyükşehirlerde paralı ve pahalı, bunu da aileler tek maaşla karşılamakta doğal olarak zorlanıyorlar. Annenin sürekli çocuğun ihtiyaçlarını giderdiği, çocuğun durumunun konuşulduğu bir ortamdan ayrılarak farklı bir gündeme girmesi çok önemli. Aksi takdirde tükenmek içten bile değil ve tükenmiş anne ile durum ne yazık ki daha da ağırlaşıyor, zorlaşıyor.
Çalışmayan annelerin durumunda ise çocukları okula gidebiliyor ise, kendi ekonomik özgürlüklerini alacakları , aileye katkıda bulunacakları , çocuklarına ek eğitimler aldırmalarını sağlayacak geliri için yarı zamanlı iş imkanlarının oluşturulması çok önemli. Özellikle okullarda gölge anne diyeceğim, çocuğu için işini gücünü bırakıp karda kışta okulda bekleyen, annelerin rahatlaması için çözümleri konuşmamız ve acilen hayata geçirmemiz gerekiyor.
Çalışan veya çalışmayan annelerin, ya da ailelerin yaşam boyu sürebilecek bu özel durumlarda desteklenmesini sözde değil eylemle de göreceğiz inşallah.