Ağaçlarla dolu tepeler, baktıkça insana hoşnutluk veren tatlı eğimler. Yükseltisi fazla olmayan, yanyana durmuş kardeş dağlar, Kazdağları. Zeytin ağaçları kaplamış her yeri, yukarılara kadar.
İçine girince aralarında kaybolur insan, zeytin ağacı tarlalarında, yüzyılı aşmış olanları var, hiç belli etmez, meyvesini her daim hazır eder.
Kasım –Aralık zamanı zeytin hasadı zamanı. Edremit bölgesinde geçirdiğim ilk kış ayında sadece yazın denize girmek için geldiğim yerlerin kışlık haline de ilk defa tanık olmuştum.
Yüksek kesimlerine kar yağdığını ilk defa gördüm. Sadece yazın gelmek ne kayıpmış, mevsimler dönerken esen rüzgarla gelen kekik kokusu, her türlü bitkinin kokusun almadan buraları bilmek eksik kalır. Dağlar mevsimin değiştiğini her haliyle anlatır.
Keyifle yerken o zeytin yağ olup şişeye girince şehirde yaşarken o kadar hazıra alışmışız ki ,o şişeye gelene kadar neler olur bihaber kalırız. Markette rafta her daim bulunur, ne emekle geldiğini anlatmadan sessizce durur.
Akçay’da bir yandan eğitim adına zorlukları yaşarken, bir yandan da hayatın başka sunduklarını yaşadık. 2014 Kasım ayının ikinci yarısından sonra okuldan uzaklaşınca, yapacak tek şey bölgede vakit geçirmek yeni keşifler yapmaktı.
Çok sıkıldığımızda Begümle arabaya atlayıp, Akçay’dan Küçükkuyuya kadar gidip bir çay içip geri dönerdik. Edremit Küçükkuyu arası TEM otoban yolu dümdüz bir yoldur, çok keyifli bir sürüştür Yazın insanlarla dolu evlerden çıkanlar, bu otobanı geçip denize giderler. Tehlikelidir aynı zamanda hızla giden Tırlar, kamyonlar Avrupa’ya giderken ve ya oradan dönerken denize giden insanların arasından geçer.
Zeytin hasat mevsiminde köylüler zeytin ağaçlarının etrafında toplanır. Bir ritüeldir bu aslında, meşakkatli bir ritüel. Önce yerler plastik örtüler serilir, Sonra ufacık taneler tek tek sopa ile yere dökülür. Uzun süren bu aşamadan sonra toplanan zeytin sonraki işlemi için fabrikaya ayıklanmaya temizlenmeye ve yağ için ise sıkma işlemine gönderilir.
Otoban yollarında arkası açık kamyonetlere çocukları ile doluşur, erkekler kamyoneti sürerken, kadınlar kamyonetin arkasında üstü açık araçta giderken, başlarındaki eşarplar otobanın soğuk rüzgarında uçuşa uçuşa, zeytine giderler. O uçuşan eşarpları hala gözümün önünde. Hava soğudu mu Uludağ’a kar yağıyor demişlerdi. Soğuk ta soğuk olurdu.
Markete gelen o sessiz şişeler, o insanların üşümeden, yorulmadan elleriyle topladığı zeytinin hikayesini anlatır.
Şimdi yine bir hasat zamanı, yine kamyonetler yollardadır, kadınların eşarpları uçuşur, Uludağa da ilk kar yağmak üzeredir.